RAHAT BATANGİLLER

By

Arkadaşım “sen annesin, başka da bir sürü statülerin var. Bu şekilde hissetmeye hakkın var” dedi. Ben de: “yok benimki rahat batangillerden” dedim. Kafamın nasıl çalıştığının özeti şu konuşma.

Bu hallerim sürekli değil. Bunalımda veya çevresine karşı tehlikeli değilim. Ama bu hali çok iyi tanıyorum ve bu günlerde sık ziyaret ediyor.

Yapacak bir şey bulamazsam kendimi suçlarım. Bir şeyi iyi yapamamış, bir şeyi hiç yapmamış veya yanlış yapmış, yapmamam gereken bir şey yapmış veya düşünmüşümdür.

Önce kızıp bağıran ses gelir. Cezalandırır, günün kalanında iyi hissetmeye veya hemen arkasından iyi bir şey yapmaya hakkım yoktur. Keyif almak yasak yani. Bunu yaptın ve dünyanın sonu geldi. Artık eşinle/annenle/çocuğunla/arkadaşınla …….(burada gerçekten ilişkinin sonunu veya travmatize edici olayını resmedin)………. olsa hak ettin, hepsi bu yukarıdaki saçmalığın yüzünden.

O ses bütün enerjimi bitirir. Yıkılmış halimi fırsat bilen “zaten hep/zaten hiç” çıkıp gelir. Zaten hep böyle yapıyorsun, zaten hiç bunu şöyle şöyle ……(hayatımdaki tüm olumlu anları seçip unuttu ve olumsuz yaşantıları üstüne basa basa, hatta biraz da utandırarak hatırlattı)…………..

Yere kağıt gibi yapışıp sıkılacak suyum da kalmadığında ince bir kum tanesi gibi “karamsar acıma ile nesilden nesile aktarım kehaneti” düşer üstüme: “aslında annenle baban da seninle pek ilgilenmediler, şöyle şöyle-böyle böyle ……..(annemle babamın %0 kasıtla yaptığı-yapmadığı ve bugünkü gözlüğümle olumsuz değerlendirdiğim davranışları)………. yaşattılar ve sana da yazık oldu. Artık buradan tutup düzelmez bu karakterin. Anneliğin de bu yüzden böyle olur biter. Çok yazık zaten hep böyle olacak ve artık mecburen çocuğun da böyle böyle hissedecek ve asla iyi bir ilişkiniz olmayacak. Sen anne babanla ilişkin hakkında olumsuz ne hissediyorsan işte onun gibi şeyler.”

bunlar olduğunda
işe gidip gelirken veya uzatılmış bir tuvalet molası alırken
kendimi toparlıyordum

artık bir anneyim
bütün gün yüzüme bakan bir yavru var
bakışları beni delip tüm hislerimi emiyor gibi hissediyorum
delicesine korkuyorum

gerilen yüzümü çatılan kaşlarımı gizlemeye çalışırken
her zamankinden daha yalnız ve öfkeli hissediyorum
ilk yine kendimi suçluyorum
suçlu arıyorum çünkü çok hazırlıksızım

kendimi işe gidip gelirken uyutmuş ve öylece izlemişim
kendi elimi tutmayı ve sakinleştirmeyi bilmiyorum
bebeğimin elinden tutmaya çalışırken bunu da öğreniyorum

Biraz sakinleşince dedim ki, çok büyük bir “yapılmayacaklar” listem var. “Bağırmayacağım” mesela. Yahu ben ne zaman bağırdım da listemde böyle bir madde var? Şaşakaldım. Çünkü şimdi bağırıyorum. Peki ben bağırmazken, bu maddeyi zihnim nereden buldu da listeye ekledi ve ben ne zaman bağırır oldum?

Bunu düşünürken arkadaşımla konuştum. Bir yandan içimdeki o seslerin hepsi kısık ateşte kaynama modundalar. Diyor: “Esas kafaya takılacak şeyler bunlar mı? Bebekler ölüyor, insanlar aç, sen de açsın daha-bugün ne pişirsen, namazını kıldın mı-kazalar dağ olmuş bakıyor, sıcak evinde yemediğin bir tıkla kapında ve hala çocukluğundaki zırt vırtla hesaplaşamadın. Hala annenle anlaşmaya çalışıp ona öfkeleniyorsun, sal kadını bu yaştan sonra her söylediğine zaten ağlıyor. Çamaşırlar bitti asılacak, oyuncaklar toplanacak, kaşın bıyığın köse oğlanları kıskandıracak. Sen neyin peşindesin?! Ahiret korkusu, Allah Peygamber sevgisi dinleyip duruyorsun, namaz kılarken dünya düşünüyorsun. Rahat battı bu nesilden bir şey olmaz. Nesilden umut zaten kesilmişti, bu yetmedi Turan baba güneş batıdan doğacak Anadolu bakiyesiyle olmayacak dedi.”

Aha uyandı işte.