Müzik ilk günden beri vardı yanımızda. Bazen gündemde, bazen yancı ve bazen de ev gibi oluyordu. Oluyormuş. Yeni anladım.
Önce zihinlerimizdeki, geçmişimizdeki ve hedefimizdeki müzikle tanıştık. Bilmesek de tarttık nelerin karşımıza çıkabileceğini. Benim müziğim her zaman onunkinden küçüktü. Çalma listelerini getirdik, usulca tartmayı yine ihmal etmedik. Gözümüzdeki ederini söylemesek de hissettirdik birbirimize. USBlerce şarkı dinledik, unutulmuş köşelerdeki CD’leri bulup andık, bilgisayarlara indirdik. Yeni listeler yaptık.
Gitar geldi. Gitar kolay, zahmetsiz ve uyumluydu. Kalabalıklara eşlikçiydi ama türkülerle musikiye yetişemedi. Yine de sayfalarca akor ziyaret ettik, ses verdik hepsine.
Evde piyano olmasının tadı başkaymış, tattık. Ev ikimizin olmasa da piyanoyla müzik bizimdi. Uzaktan bakan, çizgisinden asla şaşmayan ve batı ne kadar övülebilirse o kadar kendini övdüren klasik müziğe selam çaktık. Batı, batıydı evet ama bazı bestekarları bir Anadolulu’dan daha büyük gönül, daha ince bir müziğe sahipti, vesselam.
Bavulun içinden akordeon çıktı. Yeni anılar ve yine pek çok müzik sardı etrafı. Yine batıydı ya, olsun. “Bizim buralar”a da sesleniyor deyip bağırlara bastık. Ya da onca ağırlığıyla akordeon bizi bağrına bastı.
Türküler hep köşecikte durup arada ortaya çıkardı. Bağlamaya el sürmedik, ne kadar uğraşsak bizim müziğimizden alasını yapacaklar vardı etrafımızda. Bağlamaya dokunmamışlığımız üzüntüdür içimde. Kocaman bir deryayı uzaktan, yüksek bir tepeden izleyip geçtik sanki.
İçimizde başka müzik, müziğin hası, musiki seslenmeye başladı. Sokaklarda kocaman hindistan cevizleri aradık. Bulamadık. Çalgı yapımcısı bir arkadaşın elinden rebab çıkıp geldi. Bize seslenen musikiye rebabla seslendik. Bendir, kayıtlar ve birçok gece süren müzikle biraz yatıştık.
Bu sıralarda evlendik. Artık evimizde müziğimiz, musiki dilinden konuşup durdu. Başka karışıklıklar da oldu, müzik bazen sustu ama hiç gitmedi.
En sıkışık zamanda Kadıköy’de bir ud verdiler kucağımıza. O anın neşesi çok şükür ki kare kare fotoğrafta. İlk günkü neşe bulaştı, sündü, genişledi. Ud bazen bizden büyük oldu, sonunda musiki sevgisinde durup yerini buldu. Son günlerde evden ayrıldı, sahibini nöbete durdu. Ben de içimden onu andım bir gün. Meğer çağırmamı bekliyormuş, çıkıp geldi. Çok iyi geldi, ve bu yazıya vesile oldu.
Şimdi evde bir bebek, onun da kendi başına bir müziği var. Çok canlı, nostaljisi olmayan, şimdiden başkasını bilmeyen ve neşesi sonsuz bir müzik. Ud onunla tanıştı tanışmasına ama müziğimiz ne zaman buluşacak, ne zaman birleşecek bilmiyorum. Müziklerimiz birleşir mi emin de değilim aslında, umuyorum sadece.
Bizi dinlemeye devam edeceğim.