BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR

By

Özel bir gün deyince akla ne geliyor? ‘Özel bir gün’ kalem tutturur, klavyeye düşürür; öyle ya da böyle ardından yazılır. Demek ki günler arasında böyle bir kıyas var zihnimde. Günü özel kılmak için bir yıldönümü olması yetmiyor belli ki, geçmişteki bir günün yıllar sonraki anması değil her bir günü özel kılan bir yaşanmışlık bedeli arıyorum. Zihnim hiçbir zaman kolayı layık görmediği için yine şaşırtmıyor beni.

Doğum günüm yine de özeldir, dünya üzerindeki yaşımı düşünürüm. Bazı düşüncelerimde tartının bir ucunda “bu yaşta olmak” vardır çünkü. Bu yaşına gelmiş, …. yapmamış / yapmış / almış / söylemiş / YAŞAMIŞ! / YAŞAMAMIŞ! Yıldönümü olmanın bir adım ötesinde, geçmiş yılın muhasebesini de getirdiği için, doğum günü özel gün olmayı hak eder belki de.

Bu nereye götürüyor? Kıyaslamaya. Zihnim kendine bir soru sorulunca rahat duramıyor, bir öteki bulup onun üzerinden pay biçiyor. ‘Öteki’nin payına ne düştüğüne bakmadan, bu kıyastan galip çıkmaya razı oluveriyor. Bu yaşta neler olduğuna ilişkindi ya kıyas; işte, kadın kimliği altında ise başka kadınlar bulunuyor. Kariyerse cinsiyet fark etmiyor. Bazen konu annelik, bazen ablalık-kardeşlik, bazen de eş’lik oluveriyor. Burada durmak olmuyor. Kendi’lik sanki maddelerle de inşa oluyormuş gibi bir de mal, eş, aile ve sözde eserler giriyor sahneye. Sahnedeki hiçbir şeyin kendiliği ortaya koymadığını bağıran ses git gide cılızlaşıyor. Yanlış bir sahne çünkü burası. Seçilen öteki, mertebelerce ötede olsa da, ona ulaşmak bu halimden evla olsa da yanlış giden bir şey var.

Öteki’ni yanına çekip neyi kıyaslıyorsun? Değişmeyecek ve karşısına her şeyi alabilecek bir hasletin var mı? Peki hadi değişmedi, ama değişmese de bana ait olan ne var? “Kimim” öncelikle? Aklı selim ile cevabının peşine düşülebilecek bu sorular nedense kıyaslama başladığında unutuluyor. Ötekinin peşine gidiliyor. Neden yanlış bir sahne peki bu? Çünkü öteki’nin bundan haberi yok! Kıyaslanmak ve erişilmek gayesi yok. Peygamber değil ki örnek alınmak üzere yaşasın!

Peki sahneden nasıl çıkabiliyorum? Aklı selime çağıran sesler de duyulmadığında tutunduğum tek bir şey var. “BU ÖTEKİ İLE İLGİLİ DEĞİL!” Bunu bas bas bağırıyorum. Kıyas, hiç öyle görünmese de; hiç öteki ile ilgili değil. Özel bir günü özel gün yapanın ne olduğunu hatırlamaya çalışıyorum sonra. Hatırladığım özel günlerin hiçbirini bir “öteki”ne galip geldiğim için hatırlamıyorum. Kendimle ilgili, hep bana dönük iyi-kötü-üzgün-neşeli-ışıklı-karanlık hepsi benimle beraber günler… Hepsi bir şekilde ölümü hatırlatıyor ve: “Bitiyor, gidiyor, kendinle ne yaptın?” diye soruyorlar. Böyle günler özel gün.

‘Bugün özel bir gün’ dediğimde sahnede ben varım, tükenen ömrümde başka kimseye yer yok.

Ömrüm tükeniyor, tükeniyor. İstiyorum ki bugün özel bir gün olsun. İstiyorum ki ömrüm hep ‘belirli gün ve haftalar’ olsun.